– Sana söylemiştim – paranı nereye harcadıysan, akşam yemeğini de orada ye! Sabah kahvaltını da orada yap, bu arada – dedi eşi ve örgüsüyle koltuğa oturdu.

newskey24.com 1 tydzień temu

Ben sana uyarmıştım parayı nereye götürdüysen, akşam yemeğini de orada ye! Sabah kahvaltısını da! dedi eşi örgüsünü alıp koltuğa otururken.

Lale! Evde misin? diye seslendi eşine Mehmet, kapıdan içeri girerken.

Mutfaktayım, diye cevap verdi Lale.

Bugün işten erken gelmiş ve akşam yemeği hazırlıklarına başlamıştı. Mehmet üzerini çıkardı, ellerini yıkadı ve mutfağa geçti.

Peki, neden söylemiyorsun? diye sordu.

İlginç, neyle övüneyim yani? şaşırdı eşi.

Eve gelirken senin departmandan Esrayla karşılaştım. Bana bu çeyrek için iyi bir ikramiye aldığını söyledi.

Aldık, doğru. Peki bundan sana ne?

Ne demek bana ne? Dün sana söylemiştim: Annem aradı, Zeynepin ev kredisine yardım etmemizi istedi. Sen de paramız yok demiştin. Şimdi var işte. Hadi Zeynepe on bin lira gönderelim, diye önerdi Mehmet.

Ne adına? diye sordu Lale.

Yapma, biliyorsun ki Zeynepin tek başına kredi ödemesi zor. Hemen annemi arayayım, parayı göndereceğimizi söyleyeyim, dedi Mehmet ve telefonuna davrandı.

Dur! Bekle! Ben Zeynepin kredisini ödeyeceğimi mi söyledim? diye durdurdu onu Lale.

Neden yardım etmeyelim ki, paramız vardır artık? diye sordu.

Öncelikle, bu para bizim değil, benim. Üç aydır canla başla çalışarak kazandığım ikramiye bu!

Sence, Mehmet, sabah akşam demeden çalışmamın tek sebebi Zeynepi mutlu etmek miydi? Başka bir amacım yok muydu?

Lale, ama onun çocukları var!

Mehmet, benim de bir çocuğum var. Elif seninle benim kızımız. Tabii hatırlıyorsan, üniversitede ikinci sınıfta ve yurtta kalıyor.

Ben de her ay ona harçlık gönderiyorum. Peki sen bu iki yılda kızına bir kuruş verdin mi?

Ben senin gönderdiğini biliyorum.

Belki de babasından bir çift çorap parası almak ona iyi gelirdi, ne dersin? diye sordu Lale. Zeynep de krediye girmeden önce ödeyip ödeyemeyeceğini düşünmeliydi.

Ama banka onay vermişti, diye hatırlattı Mehmet.

Tabii ki vermiştir. Bankada çalışanlar akıllı insanlar, hesaplarını iyi yaparlar. Demek ki Zeynepin parası yetiyormuş. Yetmiyorsa, yanlış harcıyor demektir.

Mesela sık sık kuaföre, kafelere gidiyor, krediyi ödemek yerine. Onun lükslerini ben karşılamayacağım!

O akşam, Mehmet Lalenin telefonla annesini arayıp sekiz bin lira gönderdiğini duydu.

İlginç: Zeynepe para yok, anneme ise buyur, diye söylendi Mehmet.

Evet, Mehmet. Annemin protezi kırıldı, dişçiye gitmesi lazım. Üstelik emekli maaşı da çok yüksek değil. Hem bu benim annem, Zeynep ise bana yabancı, diye açıkladı Lale.

Ama Zeynep benim kız kardeşim! diye hatırlattı eşine.

Doğru: senin kardeşin, benim değil. Benden ne bekliyorsun?

Öyleyse, öbür hafta maaşımı alınca ben Zeynepe para göndereceğim, dedi Mehmet.

Tabii, gönder. Ama önce her zamanki gibi on bin lirayı ev hesabına yatır, diye cevap verdi eşi.

Lale, uzun zamandır sormak istiyorum: on bin lira fazla değil mi? Daha az olamaz mı?

Olabilir, ama o zaman akşam yemeği ketçaplı makarna olur, köfte ya da pirzola değil. Üstelik faturaları da ödemeyebiliriz, çamaşır deterjanı da almayız, diye gülümsedi Lale.

Daha tutumlu bir şekilde harcayamaz mıyız ki hem köfte, hem de diğer şeyler yetişsin?

İstersen dene. Eğer başarırsan, benden öğrenirsin, diye cevap verdi eşi.

Konuşma burada bitti. Ama Mehmet bir şekilde Lalenin tehdidini ciddiye almadı ve neredeyse tüm maaşını kardeşine gönderdi.

Ancak yanılmıştı. Ertesi gün işten döndüğünde mutfakta akşam yemeğine dair bir iz yoktu.

Lale, bugün ne yiyeceğiz? diye sordu.

Buzdolabına bak, dedi eşi.

Mehmet buzdolabını açtı: bomboştu. Sadece kapağında yalnız bir ketçap şişesi ve sebzelikte buruşmuş iki elma duruyordu.

Lale, burada hiçbir şey yok.

Öyle mi? Orada ne olması gerekiyor? Sen bir şey mi koydun? diye sordu. Yoksa buzdolabından bir şey çıkarmak için önce bir şey koyman gerektiğini bilmiyor musun?

Tamam, hadi ama çok açım, dedi Mehmet.

Tahmin edebiliyorum. Ama ben sana uyarmıştım: parayı nereye götürdüysen, akşam yemeğini de orada ye. Sabah kahvaltısını da, dedi Lale ve örgüsüne döndü.

Mehmet, annesine gitmek zorunda kaldı.

Ertesi gün kayınvalidesi Neşe Hanım gelerek gelini terbiye etmeye karar verdi.

Uzun bir nutuk dinledikten sonra Lale şöyle dedi:

Boşuna yoruldunuz, Neşe Hanım. Yeni bir şey duymadım. Zaten kötü bir eş olduğumu biliyorum. Belki de Mehmet size taşınsın? Ben ona ne faydam var?

Saçmalama! Evlenmişsin, kocanla yaşayacaksın! diye çıkıştı kayınvalide.

Anlaşıldı. Tek kötü benim! Evim güzel, maaşım iyi, ikramiyem var! Tek sorun, sizinle ve Zeyneple paylaşmak istemiyorum!

Yani oğlumun cebini mi temizlediniz? Öyleyse bu ay onu siz besleyin. Aklınızda bulunsun: sosislar

Idź do oryginalnego materiału