Ani Bir Ziyaret ve Yasak Bir Gerçeğin Şoku
Kızımın evine haber vermeden gittim ve bilmek istemediğim şeyi öğrendim.
Bazen çocuklarının sağlıklı ve huzurlu olmasının mutluluk demek olduğunu sanıyor insan. Kendimi şanslı sayardım: sevgi dolu bir eş, yetişkin bir kızım, sevimli torunlarım vardı. Zengin değildik ama evimiz huzur doluydu. Daha ne istenirdi ki?
Ayşegül genç yaşta, henüz 21indeyken, 35 yaşındaki bir adamla evlendi. İtiraz etmedik; iyi bir işi, İstanbulda bir dairesi, ağırbaşlı bir karakteri vardı. Sorumsuz bir öğrenci değil, sağlam bir kaya gibiydi. Her şeyi o karşıladıgelinliği, Egedeki balayı seyahatini, pahalı hediyeleri. Aile fısıldaşıyordu: „Ayşegül prensini buldu.”
İlk yıllar masal gibiydi. Önce Ali doğdu, ardından Zeynep. Sonra Çekmeköyde bir eve taşındılar, ailecek hafta sonları geçirdiler Derken, yavaş yavaş, Ayşegül içine kapandı. Gülüşleri soldu, cevapları belirsizleşti. „Her şey yolunda,” diyordu boş bir sesle. Annelik içgüdüm biliyordu.
Bir sabah, dayanamayıp aradım. Cevap yok. Mesaj attımokundu, yanıt gelmedi. Hemen bir marmaraye atlayıp Çekmeköye gittim. Sürpriz yaptım, dedim. Bir yalandı bu.
Kapıyı açarken irkildi. Sevinci yoktu, sadece bir tedirginlik. Mutfağa saklandı. Çocuklarla oynadım, akşam yemeğini hazırladım, gece kaldım. O gece kocası geç geldi. Ceketine yapışmış sarı bir saç teli, yabancı bir parfüm kokusu. Onu mekanik bir öpücükle selamladı. Ayşegül gözlerini kaçırdı.
Gece su içmek için kalktım. Balkonda telefona fısıldıyordu: „Yakında, aşkım O hiçbir şey bilmiyor.” Elimdeki bardak titredi. Midem bulandı.
Kahvaltıda yüzleştim: „Biliyor musun?” Gözlerini yere indirdi. „Anne, bırak artık. Her şey yolunda.” Gördüklerimi, duyduklarımı anlattım. Bir mantra gibi tekrarladı: „O iyi bir baba. Bize her şeyi sağlıyor. Aşk zamanla soluyor.”
Ağlamak için banyoya kapandım. Kızım artık sessizce kabullenen bir gölgeydi. Onurunu Louis Vuitton çantalara ve Bodrum tatillerine takas etmişti.
Akşam, damadın yüzüne söyledim. Omuz silkti: „Onu terk etmiyorum. Faturaları ben ödüyorum. O görmezden gelmeyi tercih ediyor. Siz kendi işinize bakın.”
Ya ben ona her şeyi söylersem?
Biliyor zaten. Gözlerini kapatıyor.
Şok oldum. Dönüş marmarayinde boğuluyordum. Kocam yalvardı: „Israr etme, onu kaybedersin.” Ama ben onu çoktan kaybetmiştim. O, metres koleksiyonu yapan bu adamın yanında, gün be gün eriyordu.
Dualar ettim. Bir sabah aynaya baktığında, daha iyisini hak ettiğini hatırlasın diye. Onurun paranın üstünde olduğunu anlasın. Çocuklarını alıp gitmesini diledim.
Ben mi? Burada kalacağım. Beni itse bile. Bir anne asla vazgeçmez. Kalbi parçalansa bile